29 Mart 2008 Cumartesi

OTURMAK

Hani kimisi diyor ya "çağımızın en büyük uğraşı internet" diye; yalan efendim. Külliyen yalan. Halt yemiş onu diyenler. Çağımızın en büyük uğraşı: oturmak! Evet, doğru duydunuz. Oturarak para kazananlara değil sözüm. Sadece oturanlara...

"Ne yapıyorsun" sorusuna "oturuyorum" diye cevap vermeyenler bu dünyadan değildir. en azından Türkiye’den değildir. Hakikaten ya arkadaş, ne oturmaymış bu? telefon açıp soruyorsun ne yaptığını. "oturuyorum" diyor. "daha daha" diyorsun; cevap yine aynı. Oturmak aslında bildiğimiz türden basit bir olay değil belki de.

Oturan boğa sizi selamlıyor. O da hep oturuyor.

Ne oturmaymış be arkadaş! Kalkın! Oturmaya mı geldik?

Bir dakika, gerçekten oturmaya gelmişiz. Çünkü düşünsenize her işi oturarak yapıyoruz. Yazı yazmak oturarak, yemek yemek oturarak. Yani ayakta yapılan işler az. Şu da var: "ne yapıyorsun" sorusuna "hiç" diye cevap verenler aslında bir iş yapıyorlar. Oturuyorlar.

Amanın! Şu otobüsteki 46 adet koltuğa bakın. Hatta hostes koltuğu ve şoför koltuğunu da sayın. 48 koltuk yapar. 48 insan ne yapıyor? Oturuyor. Neden? Çünkü otobüste başka ne yapsınlar? Gerçekten de oturmaya geldiler oraya. Görevleri oturmak. Kimi bir yandan gazete okur o ayrı. Ama geneli oturur ve önündekinin ensesini seyreder. Önündekinin ense kıvrımlarını sayar.

Bir de oturtanlar var! Yani nasıl bir oturmaksa o, insanda aşağılayıcı bir etki yaratıyor.
"otur yerine!". bundan daha sert bir cümle olamaz. Yani orasını belki benimsemedi de yeri olarak görmüyor o kişi, oturtulacak olan kişi. Oturmayı önemli bir iş olarak görüyorsa neden aşağılanma olarak kullanıyor kimisi?

Kimisine göre oturmak zaten önemli bir şey. Özellikle basurlulara... "abi oturamıyorum basurdan"

Ya da kıl dönmesi...

Yeter oturduğunuz tamam! Kalkın! Gidiyoruz... Otur, nereye gidiyorsunuz?

Bu yazıyı aykırı bir insan olarak ayakta yazdım, hem de bir yandan ayakta yemek yiyerek. "ayakta yenmez midene inmez" diyenlere inat…

BİLGEHAN ANIL

Hiç yorum yok: