15 Ocak 2008 Salı

HENDEK...

Şeker Bayramı'nın kasıma denk gelişi üzerine o kasım ayına "Sweet November" diyenlerdenseniz bendesiniz. Hepinize benden şeker! Bayramda aşk başkadır, değil mi?

Siz de şeker bayramı dememe kızıyorsanız ve ısrarla "şuna ramazan bayramı de" diyenlerdenseniz ben kaçıyorum.

Kabızlığı komplike hala getiren insanlardan mısınız siz de? Benim vardı böyle bir arkadaşım. Aman yarabbi. Ne diyaloglar!

-Bunu yapmalıyım...
-Hayır...
-Evet yapmalıyım, deneyeceğim!
-Olamaz!
-Bu kakayı yapacağım! Bana engel olamazsın...

Nitekim uğraştı, yapamadı kakasını. Sezaryenle aldırmayı düşündü. Kendisini epeydir görmedim. Kakası büyümüştür şimdiye.

Zebra, pijamalı at değil; hapishane kaçkını attır. Hatta hipodromdan kaçmış bir attır. Lama ise her zaman birine benzetilendir!

Lamaya "boynun neden eğri" demişler, "birine benzettiniz galiba" demiş.

Lamanın tükürüğünü karşı hendeğe atlatmak deveye hendek atlamaktan daha zordur. Bu arada fillerin, ineklerin ve zürafaların da hendek atlamadığını görmüş biri olarak herkesi kınıyorum.

Hendeklere en kolay atlayan hayvanların ise koyunlar olduğu kanaatindeyim. Biri atlasa hepsi o hendekte. O koyunlar kanyon bile atlıyor...

Nazo gelin kafasına takar! Ne düşünüyorsa artık?

Seke seke çaydan geçen ceylanların bileğine halhal takarsam rüşvet olur… Hendek atlar hepsi...

Ne hendekmiş be!

Hiç yorum yok: