15 Ocak 2008 Salı

YAYVAN GÖNÜLLÜLÜK...

Hz. Mevlana’nın "Ne olursan ol gel" demesi "ne olursun gel" demek gibi ısrarcı bir yaklaşım olsa gerek. Eşitlikten yana, ısrarcı bir yaklaşım. ha buna rağmen "Mevlana beni görse, sen gelme derdi" veya "Gelmiyorum ya Mevlana" diyenler var. Kendileri düşünsünler...

"Eskiden nasıl eğlenirdiniz" diye soranları kınarım. 1990 senesinde biz "pazar 89" serisi ile başlayan programın sunucusu Mustafa Yolaşan'ın bıyıklarını sayardık. Tek kanal, tek program, 124672 adet bıyık!

Televizyon yoksa "isim şehir hayvan bitki" oynardık. Nedir yani? Ama o oyun da sıkardı. Sapıtırdık. Neler yazmazdık ki o oyunda? İsim: gudurbet, kudurhan; şehir: jebe; bitki: kelej... Oyunun sonundaki şımarmalarımız Öztürk Serengil olmaya kadar varırdı. Mangırej!

Benden habersiz Nejat işler!

"Blues brothers" olsa olsa Şirinler'dir. Mavi mavi biraderler...

Ayran gönüllü insan olur da yayvan gönüllü insan olmaz mı?

Her hükümet döneminde koltuk sevdası adına siyasi görüşü değişen müdürler, yöneticiler aslında geniş görüşlü insanlar! Her devrin adamı da olsalar; her görüşe açıklar. Neden eleştiriyoruz ki? Değil mi ama?

Benden kaçma, benden kaçma, benden kaçma! Sevemem ben hiç kimseyi!

Ben edebiyat parçalamam; edebiyatçı parçalarım! Boş konuşup, laf salatası yapıp, hiç bir şey anlatamayan edebiyatçıyı parçalarım. Eşe dosta dağıtırım.

"Lern mit uns" isimli Almanca kitabını seven yoktur. Milli Eğitim Bakanlığı'nın yazdığı bu kitap ortaokul çağındaki çocukları embesil yerine koyardı. Hiç unutmam, orada "sabi" isimli bir robot vardı. Yedikleri yemekler arasında "satz salad"(cümle salatası) vardı. Laf salatası gibi ulan aynı! Hayır, yani insanı yeni bir dil öğrenmekten soğutan bu kitap ne Allah aşkına? Şaka gibi...

Siz siz olun herhangi bir gsm operatörünün müşteri hizmetlerindeki adama bedava mesajdan "beleş mesaj" diye bahsetmeyin. "Beleş" kelimesi karşı tarafta bir duraksama yarattığı gibi sizde de bir laçkalık hissi uyandırır.

His uyanması; hislerin uyuması... Hissizlik ve sonrasında uyuşma!

Hiç yorum yok: