15 Ocak 2008 Salı

ÖNEMSİZ DETAYLAR VE BEN...

Tuvalet kimya kültürünü arttıran bir mekândır. Deterjan kimyasını... Her tuvalete gittiğimde elime farklı bir deterjanı alırım; arkasını okurum. Hatta bir de calgon varsa coğrafya kültürüm de artar. Neden mi? calgon deterjanlarının arkasında hangi yörenin sularının ne kadar kireçli olduğunu gösteren Türkiye haritası var. Bursa’nın suları orta derecede kireçliymiş; üç kaşık calgon yeterli...

Elim kolum hiç rahat durmaz. Sigara aldığımda hemen jelâtinini çıkarmaya çalışırım; çıkardığımda içimi büyük bir huzur kaplar. Ancak jelâtinin dışarıda olması ve sigara paketinin de jelâtinsiz bir şekilde mat görünüşü beni tekrar huzursuz yapar. Jelâtini pakete geçirmeye çalışırım, beceremem. Huzursuzluk yerini strese bırakır... Sinir, cinnet. Buradan benim sürekli huzursuz olduğum gerçeğine ulaşabiliriz.

İnsanlar toplu taşıma araçlarına bindiklerinde her yanlarını sahiplenme duygusu sarar; kaplar. Kaplan... Ama öyle bir sahiplenme duygusu ki! Otobüs henüz durakta; hareket etmiyor. Ama insanlarımız otobüse binmiş, oturan yolcu adedi 38, ayakta yolcu adedi 60; yani otobüste 98 kişi var. Hepsi bir yeri tutmuş, tutunmuş. Hiç bırakmamacasına tutuyorlar. Hâlbuki otobüs duruyor. Her gittiğimiz yere bağlanırız böyle biz. Kimisi koltuk sevdalısı olur böyle, kimisi de tutunma sevdalısı; demirleri tutuyorlar.
Yeni alınmış ayakkabının altındaki sökülmemiş etiket hep ilgimi çeker; birinin ayakkabısı parlaklığıyla yeni olduğunu belli ediyorsa ne yapar eder "etiketi sökmüş mü sökmemiş mi" anlamaya çalışırım. Önümde o kişi yürürken önümdekinin ayaklarına dalarım. Fetişist, sapık sanırlar sonra...

Yeni aldığım ceketin cebinden ufak bir paket çıktı. Rutubet önleyici kapsülleri içeren paket… Üzerinde de
"yemeyiniz-don't eat" yazıyor. Evet, ben o kadar salağım ki, mağazadan aldığım ceketin cebinden çıkan her şeyi hediye sanıp yerim. Hatta geçen gün; ceketin paketteki yedek kol düğmelerini yedim. Üstünde uyarı yoktu, ondan yedim. İnsan yazar "don't eat" diye... Pis herifler!

Küçükken ekmek çizgisi takıntılıydım ben. Ekmeğin ortasındaki yarık çizgiyi kemirirdim, emerdim. Ekmekle de oyun olmaz ama hastalıktı bu da.

Bilgisayarım son model; işlemcisi epey bir çekirdekli, dallı budaklı. DVD yazıcısı katmanlı katmerli... O derece. Ama ben bundan memnun değilim, neden mi? o kadar hızlı çalışıyor ki, bilgisayarım açılırken o geçen hızlı saniyelerde, siyah ekranda neler yazdığını okuyamıyorum, zorluyorum yine olmuyor. Nasıl bir ukte kaldı içimde anlatamam...

Hiç yorum yok: